BBC’nin İngiltere’deki Ulusal Sağlık Hizmeti (NHS) hakkında yaptığı son araştırma, sağlık hizmetlerinin kritik ve genellikle göz ardı edilen bir yönünü, insan çevirmenlerin ve tercümanların hayati rolünü bir kez daha ortaya koyuyor. Araştırma, strajik bir gerçeği ortaya çıkarıyor: tercümanlık hizmetlerinde yaşanan sorunlar 2018-2022 yılları arasında en az 80 bebeğin ölümüne ya da ciddi beyin hasarına uğramasına neden olmuş. Bu istatistik, özellikle İngilizce bilmeyen hastalar için sağlık hizmeti ortamlarında etkili iletişimin hayati önemini net bir şekilde vurguluyor.
Rana Abdelkarim ve Modar Mohammednour’un vakası, İngilizce becerilerinin sınırlı olmasından kaynaklanabilecek korkunç sonuçlara çok trajik bir örnek. Çift İngiltere’ye Sudan’dan gelmiş. İngiliz dilini anlamakta sorun yaşıyorlar. Ne yazık ki, doğum ünitesinde yaşadıkları deneyim neticesinde Bayan Abdelkarim konuyu net bir şekilde anlayamıyor. Konuyu anlamadan yönlendiriliyor ve bunun sonucunda da maalesef yaşamını yitiriyor. Bay Mohammednour, daha kaliteli tercümanlık hizmetleri sunulması durumunda bu tür trajediler yaşanmayacağının altını çiziyor.
Bu tür vakalar münferit de değil. Rula isimli bir başka hasta hayatını değiştirecek çok ciddi bir tıbbi kararın (rahminin alınması kararının) alınmasından önce büyük iletişim engelleri yaşamış. Bu gibi kritik durumlarda Google Translate gibi çevrimiçi çeviri araçlarına ve makine çevirisine bel bağlanılması, bu örneklerde de raporlandığı üzere, korkunç sonuçlar doğurabiliyor. Bu araçlar, günlük basit çeviriler için faydalı olsa da, uzmanlık gerektiren tıbbi bilgilerin aktarılmasında ve hastaların endişelerinin anlaşılmasında yetersiz kalıyorlar.
Sağlık Hizmetleri Güvenliği Araştırma Şubesi (HSIB), uzman yardımı alma konusunda yaşanan gecikmelerin ve İngilizce konuşamayan hastalarla yetersiz iletişimin yaygın sorunlar olduğunu tespit etmiş. Ulusal Kamu Hizmeti Tercümanları Sicili de sağlık hizmetlerinde kötü yönetilen dil hizmetlerinin yanlış teşhis ve en ciddi vakalarda ölümle sonuçlanabilecek risklerini vurguluyor.
2010 Eşitlik Yasası, kamu sektörüne etkileşimlerinde tercüman kullanımını zorunlu kılmaktaysa da NHS’deki tercümanlık hizmetlerinin yetersiz olduğu görünüyor. Dil engelleri, Royal College of Obstetricians and Gynaecologists’ten Profesör Hassan Shehata’nın da vurguladığı üzere, beyaz olmayan kadınlar için sonuçlardaki eşitsizlikleri daha da kötüleştiriyor.
Sağlık hizmetlerinde insan çevirmenlerin ve tercümanların ne denli önemli olduğunu bir kez daha hatırlamak çok önemli. Teknolojik gelişmeler beraberlerinde bir takım avantajlar getiriyor olsalar da, eğitimli insan tercümanların sunduğu duygusal zeka, kültürel farkındalık ve detaylı iletişimin yerini alamıyorlar. NHS’nin dil hizmetlerini gözden geçirme ve geliştirme konusundaki kararlılığı, sağlık sisteminin iyileştirilmesi yönünde atılmış olumlu bir adım olacaktır.
Sağlık hizmeti sağlayıcılarının, dil engellerinin sadece lojistik bir sorun değil, hasta sonuçlarını ve güvenliğini etkileyebilecek kritik bir faktör olduğunu anlamaları çok önemlidir. Yetenekli ve profesyonel tercümanlara ve çevirmenlere yatırım yapmak sadece Eşitlik Yasası kapsamında yasal bir yükümlülük değil, aynı zamanda herkes için adil ve güvenli sağlık hizmeti sağlamak adına ahlaki bir görevdir. NHS’de meydana gelen trajediler, dünyanın dört bir yanındaki sağlık sistemlerine, insan çevirmenlerin ve tercümanların güvenli, etkili ve empatik bakım sağlamadaki paha biçilmez katkılarını bizlere bir kez daha hatırlatmaktadır.