Bir süredir üzerinde konuşmak istediğim bir konu var ama kimsenin canını sıkmak istemediğim için şimdiye kadar bahsetmekten kaçındım. Çevirmenler olarak yapmış olabileceğimiz çeviri hatalarının yüzümüze vurulmasından hoşlanmayız. Neticede çeviri işindeki tüm çevirmen arkadaşlar işlerini en iyi niyetle yapıyorlar ve bir İngilizce Türkçe çevirmen ve Yeminli Tercüman olarak ben kimsenin işine çamur atıyor izlenimi uyandırmak istemem.
Aceleye getirildiğinde çeviri hataları kaçınılmaz olur
Ama birinin de çıkıp bunları söylemesi gerekiyor: iş dünyası genelinde, çeviri kalitesine gereken önemi vermiyoruz. En azından, çevirinin başka yönlerine daha fazla öncelik veriyoruz: örneğin teslim süresi gibi (daha çabuk, daha çabuk…) veya maliyet gibi (daha ucuza, daha ucuza… çeviri siteleri bedava çeviriyor)! Ve genellikle bunun neticesinde ödememiz gereken bedel çeviri hataları oluyor. Ortaya çok gülünç çeviriler çıkabiliyor. Müsaade ederseniz gerçek hayattan bir örnekle açıklamak istiyorum.
Yaklaşık 5-6 sene önce, ismi lazım değil bir İran asıllı Türk işadamı vardı. Bu kişi Türkiye ekonomisine olan katkıları nedeniyle ülkenin başbakanı ve bakanları tarafından taktir ediliyorken birden bire ABD’nin bankacılık sistemini dolandıran ve ABD’nin İran’a olan ambargosunu delen ve böylelikle ABD’nin milyonlarca dolar zarar etmesine neden olan bir uluslararası suçlu olduğu ortaya çıkmıştı. Belirtmeye bile gerek yok, adamımız ABD’ye yaptığı ilk seyahatte tutuklandı ve mahkemeye çıkarıldı. Ve bir öttü… Her şeyi anlattı. Hatta tüm o dolambaçlı para trafiğiyle altını, parayı ve başka birtakım şeyleri ülkeler arasında nasıl taşıdığını anlatabilmek için kocaman bir beyaz tahta kullanmıştı. Ve ona rağmen biz sıradan insanlar adamın anlattıklarını yine de tam olarak anlayamadık. Bu suçlunun adını burada özellikle anmıyorum. Çünkü bu yazıyı en ufak siyasi bir amaçla yazmıyorum. Benim burada tek yapmaya çalıştığım dille ve dilbilgisiyle ilgili bir noktaya parmak basmak.
Tamam da nedir o dille ilgili nokta? 🙂
Uzun lafın kısası, bu beyefendi ve kendisinin ABD’de görülmekte olan davası, kötü çeviriler ya da daha doğrusu “aceleye getirilmiş” çevirilerle Türkiye’nin ulusal gazeteleri ve medya kanallarında da boy boy yer aldı. Ve hep karşımıza aynı ifade çıkıyordu: “uçuş riski”. Hiç mantıklı değildi. Bağlama uymuyordu. Ama her gazete, her internet haber sitesi o azılı uluslararası suçludan bahsederken hep aynı ifadeyi kullanıyordu: “uçuş riski”.
Derken birden dank etti. İngilizce biliyorsanız konuyu zaten anlamışsınızdır ama İngilizce bilmeyen Türk okurlar için -hatta medyanın İngilizce bilen çiçeği burnunda çevirmenleri için de- konu bayağı karışıktı: Merriam Webster sözlüğüne göre “flight” kelimesinin birden fazla anlamı var. Bunlardan biri -ve en yaygın olanı- “kanatlar vasıtasıyla havada süzülme, yani uçma eylemi”. “Tüm uçuşlar iptal olmuş” ve “uçuşum saat 9’da” buna örnek. Bu bağlamda İngilizce “flight” tabirinin Türkçe çevirisi “uçuş” oluyor.
Şimdi taşlar yerine oturdu
Ancak, aynı kelime aynı zamanda “kaçma eylemi” anlamına da geliyor… Adam işte bu bağlamda bir “flight risk”ti. Yani “kaçma ihtimali, kaçma riski bulunuyordu”. Türkiye’min haber ajanslarının çiçeği burnunda çevirmenleri “flight risk” tabirini gördüler. Şöyle bir saniye kadar kafalarını kaşıdır sonra “ya neyse ne, uğraşamayacağım…” diye düşünerek yanlış çevirdiler, arkalarına bile bakmadılar. Nihayetinde çevrilecek onlarca haber vardı, kaliteye ayıracak zamanları yoktu…
Yani göreceğiniz üzere, Türkçe çevirinin “kaçış riski” olması gerekiyordu çünkü flee “kaçmak”tır ve bu bağlamda flight da “kaçış”tır. Bu örnekteki çeviri hatası binlerce Türk okuyucusunun kafasını karıştırıp benim de obsesif kompulsif bozukluğumu tetiklemekten öte bir zarara neden olmamıştı. Yine de, benzeri bir çeviri hatası önemli bir belge üzerinde yapılan hukuk çevirisinde veya -evlerden ırak- bir İngilizce Türkçe yeminli tercümede yapılmış olsaydı, hasar büyük olabilirdi.
Bizlerle paylaşmak istediğiniz çeviri hataları varsa lütfen çekinmeden yorumlarda paylaşın.